“Ben güçlülerin tepesindeyim,
onları sömürüyorum, onlara ne yapacaklarını söylüyorum. Her ne kadar benim
yaptıklarım suç gibi görünse de, inan bana, devletleri yönetenler de aynısını
yapıyor. Çıkarları doğrultusunda cinayetler işletiyor, rejim değiştiriyor, ilaç
şirketlerine para kazandırabilmek amacıyla salgın hastalıklar çıkartıp masum
insanları öldürüyor, kimyasal silahları insanlar üzerinde test ediyor, ilaç mafyası
için tedavisi bulunmuş ölümcül hastalıkların ilaçlarını piyasaya sürmüyorlar.”
Kim mi söylüyor çok tanıdık
gelen bu cümleyi; yeni bitirdiğim romanın erkek kahramanı Ukraynalı Robin
Hoodvari FBI ın dünyanın en tehlikeli adamı olarak tanımladığı mafya , güçlü ve
adaletsizlerin korkulu rüyası Matteo Mogilevich. Kadın kahraman ise Türk asıllı
Amerikalı psikolog Prof. Naz Houghton.
Kitabın yazarını ilk kez
okudum. Tesadüfen aldığım bir kitaptı. Romanın ortasında seri cinayetleri kimin
işlediği belli olmasına rağmen merakını askıda bırakıyor. Amerikan Aile
Mahkemeleri ve adalet sistemine ciddi eleştiriler var. Zaten yazar da kendi
boşanmasından yola çıkarak gerçekle kurguyu birleştirdim diyor.
Romanda ilginç psikolojik
tahliller de yapılmış. Boşanırken mağdur edilmiş 400 kadının sözcüsü Naz seri
cinayetler işlenmeye başlayınca medyanın gündemine oturur. Çünkü öldürülenler
mahkemenin hakimleri, sahtekarlık yapan avukat ve kocalardır. Katilin ise özel
bir yöntemi vardır mesaj olarak bıraktığı taa eski Mısır'ın adalet tanrıçasına
kadar giden. Cesetlerin yanında bir terazi bırakır, her iki kefesine ne koyuyor
dersiniz? Okursanız öğrenirsiniz…
FBI dedektifi Billy Oakland ise
cinayetleri çözmekle görevlidir ve vergi suçundan hapse giren Matteo’nun
psikoloğu olarak görevlendirilen Naz ile birlikte bu seri cinayetlerden sorumlu
olduğuna inanmaktadır. Fakat delil bulamamaktadır. Acaba bunu ispatlayabilecek
midir yoksa ava giderken avlanacak mıdır? Son derece kontrollü olan Naz acaba
nasıl bir kırılma yaşayacak? Ve bunun sonunda ne yapacak?
248 sayfa su gibi akıp gitti.
Sizi çok şaşırtan kafa bulandıran bir kurgu olmamasına rağmen gerçeklerle
harmanlanıp verildiğinden sıkılmadan okuyabiliyorsunuz. Kitapta yine epey bir
cümlenin, paragrafın ve bazen de sayfanın tamamının altını çizdiğim yerler
mevcut.
Mesela Matteo diyor ki: “ADALETİ GETİRMESİ GEREKEN HÂKİMLERİN SUÇ İŞLEDİĞİ BİR
SİSTEMDE, O SİSTEME KARŞI YİNE DE SUÇ İŞLEMEZ MİSİN? YANİ BAŞKA BİR DEYİŞLE,
SUÇU İŞLEYENİ GÖRÜR, HAKKIN YENDİĞİNE ŞAHİTLİK YAPAR VE SESSİZ Mİ KALIRSIN? O
ZAMAN BANA DA SESSİZ KAL! HER SUÇLUYA VE İŞLENEN HER SUÇA SESSİZ KAL! HÂKİM
MERLE GİBİLERİNİ ADALETİN BAŞINA GETİREN SİSTEME KARŞI İŞLENEN SUÇ CEZAYI DEĞİL
ÖDÜLÜ HAK EDER.”
Bir de Naz’dan alıntı yapalım:
Doğamızı, yaradılışımızı değiştirip koyduğumuz kanun ve kurallarla, kendimizi
hayvanlar dünyasından çıktığımıza inandırdık, ama bu sadece bir fantezi.
Yaşadığımız dünyada da aynen ormanda olduğu gibi güçlüler güçsüzleri yiyerek
güçleniyor. Bazen öldürerek, bazen sömürerek… ADALET GÜÇLÜNÜN İKİ DUDAĞI
ARASINDA.”
"Bir ülkede suçun gerçek suç olması için kanunun adil olması, kamu vicdanı
ve insanlıkla örtüşmesi gerekir. Aksi takdirde, adaletten ve vicdandan yoksun
kanun ve kurallara karşı işlenen suç, suçlu değil kahraman yaratır."
Özetle okunabilir bir kitap,
sıkılmazsınız.
ELİF KASK
BOŞANIRKEN
Kitap Yorumcunuz : Handan G.
0 yorum:
Yorum Gönder